Monday, October 30, 2006



Dunyadaki 14 haftam. Her gun yeni bir seyler kesfediyorum. Mesela, aglamanin gucu. Aglamak Alaaddin'in cini gibi bir sey. Sut lazim, "ingaaaaa". Yataktan kalkmak lazim, yine "ingaaa". Canim sikkin, "ingaaaa". Daha agzimdan "ig..." cikmadan bizimkiler tepemde. Bazen eglence olsun diye gece yarisi yaygarayi basiyorum. Bizimkiler gozleri sis vaziyette gene tepemde. Bir kac hafta evvel gulmeyi de ogrendim. Biraz aglamadan sonra bir iki gulucuk atiyorum bizimkiler sevinsin diye. Tabii, uyuyacagim ve kendileri de yarim kalan uykularina geri donecekler diye mutlu oluyorlar. Yan gozle bakip baslarini yastiklarina koyduklari anda inletiyorum gene ortaligi. Babam askerden nobetlere alisigim diye hava atiyor etrafa. Madem alisik, aliskanligini kaybetmesin diye sik sik nobete kaldiriyorum aslan babami. Askerlik yan gelip yatma yeri degilmis, bir muhterem oyle demis.

Gecen hafta annem ile babamin eski dostlari bizi ziyarete geldiler. Babam altimi degistirirken aksam monusunde "pestolu makarna" var dedi. Bir gece evvel de
"chicken tikka" diye kendi kendine gulup duruyordu. Bu adam uykusuzluktan iyice kendini kaybetti. Benim kakalarla misafirlere degisik soslar yapiyorsa eyvahlar olsun!

Wednesday, September 13, 2006

7 haftalik oldum. Pek bir sey yaptigim yok. Yan gel yat! Pazartesi annem beni yakinda dogum yapacak Veronica Abla’ya Londra’ya goturdu. Hayatimda ilk defa trene ve metroya bindim. Megerse bu dunyadan annem ve babamdan baska insanlar da varmis. Hem de binlerce.

Veronica Abla’nin bir kac hamile arkadasi ile de tanistik. Uslu bebek numarasi yapip hepsini kandirdim. Gikim cikmadi. Kucaklarina alinca uyuyormus gibi yaptim. Altimi da doldurmadim. O kokuyu duyan dogurmaktan vazgecebilir, dikkatli olmak lazim.

Gecen gun babam Rusya diye bir amcadan gelen dogal gazdan bahsetti. Evlerimizi, ocaklarimizi, sularimizi hep bu gazin sayesinde isitiyormusuz. Yani baslarinda boyle bir kaynak varken, niye Rusya denen adamdan bunu aliyorlar bilemiyorum. Kendimden bahsediyorum tabii. Bende oyle bir dogal gaz var ki bitmeyen cinsten. Biraz daha ureteyim, belki bendeki cevheri farkederler.

Thursday, August 17, 2006


4 Agustos'ta dogmam gerekiyordu. Biraz erken geldim. Buyukannem annemin her yere gec kaldigini dusundugunden benim de gecikecegim konusunda suphe duymamis, oysa ki yanildi. 22 Temmuz Cumartesi sabahi 07.35'de, Oxford John Radcliff Hastanesi'nde dunyaya merhaba dedim.

Annem sarisin, mavi gozlu. Babam ise esmer bir adam. Ben kirma oluyorum bu durumda. Ingiliz, Turk kirmasi... Anne tarafindan AB'liyim (Avrupa Birligi). Babam catlasin! Ne gezerim ben simdi buyuyunce. Hem vize derdi de yok.

Adim konusunda bizimkiler neredeyse bir hafta dusunduler. Her kafadan bir ses cikti. Bir ara, hic ismim olmayacak diye korkmaya basladim. Sonunda, adimi Keira Mavi koydular. Keira, bir Irlanda ismiymis. Anlami, "kucuk sirin siyah sacli kiz". Sacim siyah mi bilemiyorum. Ayna denen bir nesne varmis, ama daha karsilasmadim. Insan yuzunun yansimasini orada gorebiliyormus. Kimin umrunda? Benim derdim sacimla degil, annemin memeleriyle. Tek dusundugum sey su lezzetli beyaz icecek. Sut yani. O yuzden sacim ile ismim uyusuyor mu bilemeyecegim. Mavi ismi ise, hic kuskusuz Datca'nin mavi sulari bakilip yillar once dusunulmus. O sulara dalip cikacagim gunu iple cekiyorum.